5 Mayıs 2016 Perşembe

1984 İNCELEMESİ



George Orwell, ɑsıl ɑdı ile Eric Arthur Blɑir (d. 25 Hɑzirɑn 1903, Bihɑr; ö. 21 Ocɑk 1950, Londrɑ) , 20. yüzyıl İngiliz edebiyɑtının önde gelen kɑlemleri ɑrɑsındɑdır. Bin Dokuz Yüz Seksen Dört ɑdlı romɑnı ve bu romɑndɑ yɑrɑttığı Big Brother (Büyük Birɑder) kɑvrɑmı ile tɑnınır. Eserlerinde yer ɑlɑn netlik, zekɑ, sosyɑl ɑdɑletsizliğe kɑrşı fɑrkındɑlık ve totɑlitɑrizm'e kɑrşı duruşu onun imzɑsı niteliğindedir. 

Orwell'ın hɑyɑtı, sonrɑdɑn yɑzılɑrını etkileyecek olɑn deneyimlerle doludur. Eton Koleji'nden mezun olduktɑn sonrɑ, o sırɑdɑ bir İngiliz sömürgesi olɑn Burmɑ'dɑ bulunmuş; kısɑ süreliğine burɑnın polis teşkilɑtındɑ görev yɑpmıştır. Bu memuriyet döneminde şɑhit olduğu ɑcımɑsız uygulɑmɑlɑr, emperyɑlizme kɑrşı geliştirdiği derin öfkeye kɑtkıdɑ bulunmuştur. 








GEORGE ORWELL SÖZLERİ
                                                                                          

  •   Zekilik kadar aptallık da gerekliydi. Ama aptalca davranmak da zekice davranmak kadar zordu.


  •  Zulüm ve işkenceye kıllarını kıpırdatmadan seyirci kalan eğitimli kişiler; körlükleriyle mi aşağılıktır, yoksa vicdanlarıyla mı, bilinmez.

  •  Doğɾu sözleɾ paylaşıldıkça doğɾu düşünceleɾ aɾtaɾ, paylaşalım.


  •  Bütün hayvanlaɾ eşittiɾ ama bazı hayvanlaɾ diğeɾleɾinden daha eşittiɾ.


  •  Önemli olan yaşamak değildiɾ, başaɾmak hiç değildiɾ. Önemli olan insan kalmayı bilmektiɾ.


1984 ROMAN KONUSU

Totaliter ve baskıcı bir iktidarın kontrolünde olan Okyanusya toplumu anlatılır. Toplum parti ve onun lideri Büyük Birader’in diktatörlüğünde sınıflara ayrılmıştır. Hiyerarşik sınıflamada ortalarda yer alan bir memur, romanın baş kahramanıdır. Doğruluk Bakanlığında çalışan dış parti üyesi Winston Smith’in gözünden baskı altında yaşayan Okyanusya toplumu anlatılır. 20.yüzyılın en popüler distopik romanlarından biri sayılan roman roman üç kısımda incelenebilir. İlkin toplumda günlük hayat ve Winstonun yeri tasvir edilir. İkinci kısımda Julia adında bir kadınla yaşadığı cinsel ilişki ve parti yönetimine karşı çıkan düşünceleri işlenir. Son olarak da Winston’ın parti tarafından ele geçirilerek işkencelerle sisteme uygun bir vatandaş yapılması anlatılır. Daha önce yazdığı kurgu eser Hayvanlar Çiftliği ile 1984’ün benzer çıkış noktaları olduğunu söyleyebiliriz. İkisi de konularını II. Dünya Savaşı sonrası oluşan baskıcı yönetimler, Sovyetler Birliğindeki komünist rejim ve iktidar anlayışındaki yanlışlıklardan alır.


  • 1984 ROMANI ÖZETİ

Winston Smith, "Doğruluk Bakanlığı"nda çalışmaktadır. İşi özel bir borudan ona gelen notları eski verilerin ve bilgilerin yerine yazmaktır yani tarihi değiştirmektir. İşinden memnun, işini iyi yapan biridir. Ama bir gün Winston için herşey değişir. Tüm olacaklar Winston'un antika eşyalar satan bir dükkandan, yaprakları yumuşacık bir defter ve mürekkepli kalem almasıyla başlar. Bu özel defteri günlük yapmaya karar verir. "Tele Ekran"dan görülmeyecek şekilde saklandıktan sonra günlüğünü yazmaya başlar ve artık o düşüncelerini yazmaya cesaret edebilmiş bir düşünce suçlusudur. Suçu "Büyük Birader" diye biri olmadığını, devleti yönetenlerin tarihle oynadıklarını, insanların kandırıldığını düşünmesidir. Bu düşüncelerini doğrulayacak kaynak, ona inanacak kişi arayışına girer.

"Doğruluk Bakanlığı"nda çalışan "Anti-Sex" adlı örgütün üyesi olan Julia ve devletin önemli adamlarından olan O'Brien'in da kendisiyle aynı düşünceleri paylaştıklarını düşünür. Kısa bir süre içinde de bu düşüncelerini doğrulayan üç kağıt eline geçer. Birini Julia gizlice avucuna sıkıştırmıştır ve içinde "Seni Seviyorum" yazmaktadır. Julia da artık düşünce suçlusudur çünkü birini sevmiştir. Julia ile birlikte "düşünce polisi"nin olmadığı gizli yerlere giderler ve Winston'un uzun seneler önce ayrıldığı ama resmiyette eşi olan kadını aldatırlar. Bu gizli buluşmalarında hatırladıkları geçmişlerini paylaşır, kendilerince mutlu olurlar. İkinci kağıdı ise O'Brien, "Yeni Konuş" için yapılacak sözlüğe katkıda bulunmasını bahane ederek "tele ekran"ın gözü önünde ona vermiştir ve içinde O'Brien'in adresi yazmaktadır. O'Brien'in evine Julia ile beraber gittiklerinde, O'Brien, Winston ve Julia'ya yemin ettirir ve bir kaç gün içinde onlara bir kitap ulaştıracağını bu kitabı okuduklarında merak ettikleri şeylerin cevabına ulaşacaklarını söyler. Üçüncü kağıt ise ona yapması gerekenleri anlatan borudan düşer. Bu kağıt zaman içinde borunun içinde sıkışmış, tarihin değiştirildiğinin kanıtı olan bir fotoğraftır. Fakat Winston bu fotoğrafın kıymetini tam olarak anlayamadan el alışkanlığıyla tarihin yok edildiği, ateşe atar.

Winston kendindeki bu değişimi, iş arkadaşları ve komşularından saklamak, kitabı okumak ve Julia ile daha rahat birlikte olabilmek için, günlüğünü aldığı dükkanın üst katını kiralar. Burası, Büyük Birader'in çalışanlarına verdiği dairelerden çok farklıdır. Eski tarzda döşenmiştir ve odada "Tele Ekran" yoktur! Onlar için "Tele Ekran"nın olmaması çok büyük bir avantajdır çünkü "Tele Ekran" hem alıcı, hem verici olarak kullanılan bir alettir ve düşünce suçlularını yakalamakta kullanılmaktadır. Julia ile buluştuklarında, Julia elinde gerçek çikolata, gerçek ekmek vb. ve sadece sokak kadınlarının kullandığı adi bir kaç makyaj malzemesi ile gelir. Bunlar ikisinin de sadece adlarının duydukları ama gerçeklerini görmedikleri şeylerdir. Çünkü onların yaşadığı zaman diliminde, herşey yapaydır. Bu gizli kiralık oda da kitabı okumaya başlarlar ve devletin yapısını anlamaya başlarlar.





1984'TE DÜNYA

Yeryüzü Okyanusya (Oceania), Avrasya (Eurasia), Doğu Asya (Eastasia) adlarında farklı yönetim tarzlarına sahip üç süper gücün kontrolü altındadır. Romanda Goldstein karakterinin yasaklanmış kitabı vasıtasıyla bu süper güçlerin ne kadar farklı gözükseler de ideolojilerinin aynı olduğu, fakat halkların bunun farkına varamayacak şekilde bastırıldıkları ve bunun da bu üç iktidarın devamı için bir zorunluluk olduğu söylenir. Bu üç süper güç birbirleriyle sürekli bir savaş hali içindedir ve bu süreçte müttefikler sürekli değişmektedir. Savaşların amacı, eskisi gibi bağımsızlıkların korunması değil, ekonomi dengeleri ve iktidar yapılarının korunmasıdır.
Ingsos, yani İngiliz Sosyalizmi ile kontrol edilen Okyanusya; Kuzey ve Güney Amerika, Avustralya, Afrika kıtasının bir bölümü ve Britanya adasına sahiptir. Avrasya ise Rusya ve Avrupa’yı oluşturur. Yeni Bolşevizm adlı idare anlayışına sahiptir. Doğu Asya ülkesi: Çin, Japonya, Kore ve Kuzey Hindistan alanında hüküm sürer. Ortadoğu, Kuzey Afrika, Güney Hindistan coğrafyası da bu güçlerin savaş ve sömürge alanıdır. Romanın ilk yarısında Okyanusya, Doğu Asya ile müttefiktir. Avrasya’ya karşı savaşırlar. İkinci yarıda ise Avrasya ile Okyanusya müttefik olup, Hindistan’da Doğu Asya’ya karşı savaşırlar. Devletin düşmanı Goldstein’in kitabında bu savaşların bir kurmaca olduğu söylenir. Kimse kazanamayacak, ya da bitiremeyecektir. Devletlerin geçerliliği bu kurmaca savaşlara bağlıdır.


 BAŞLICA KARAKTERLER


  • WINSTON SMITH:  Okyanusya'nın propaganda fabrikası Hakikat Vekaletinde çalışan vasat zekalı,küçük bir memur.
  • JULIA:  Hakikat Vekaletinin kurgu dairesinde güzel,isyankar bir genç mekanik.
  • O'BRIEN:   Parti yüksek kademesindeki küçük çevreye mensup çirkin,yüksek ölçüde zeki bir üye.
  • MR.CHARRINGTON:   Londra'da mazinin zevkli ve cazibeli kalıntılarıyla dolu bir eskici dükkanının yaşlı sahibi.
  • BÜYÜK BİRADER:   Okyanusya'nın,her şeyi gören,her şeye kaadir ve manyetik gözleri ile her ilan ve reklam tahtasından bakan hükümdarı.
  • EMMANUEL GOLDSTEIN:   Okyanusya'nın baş düşmanı,yarı mistik bir adam.


KİTAP HAKKINDA GÖRÜŞLERİM

George Orwell ' in 1984 romanı 1948 yılında yazılmasına rağmen gerçekliğini korumakta olan bir kitap.Yazar geleceğe ilişkin düşüncelerini Winston karakterinin başından geçenlerle anlatmış.Orwell yarattığı bir dünyayı çok ince ayrıntılarına kadar,çok iyi düşünülmüş bir şekilde kaleme almış.Bu yüzden okurken etkisinde kalabileceğiniz bir kitap.Bu kitaba sadece bilim-kurgu demek yanlış olur.Çünkü bir o kadar gerçekçi.
Kitabı okurken karanlık bir dünyada olduğumu hissettim.Ara verirken bile distopik dünyayı yaşadığımız dünyayla sürekli kıyaslıyor ve romanın günümüzü seslenen bir uyarı olduğunu anlıyoruz.Bu romandan sonra çekilen birçok bilim-kurgu filmindeki oda 101 numara olmuştur.
1984 kitabı mutlaka okunması gereken bir başyapıt.1 kere değil birkaç kere okunması gerekiyor.Çünkü her okunduğunda farklı etkiler yapan bir kitap

DİKKATİMİ ÇEKEN CÜMLELER

^Bağlılık, düşünmemek demektir, düşünmeye gerek duymamak demektir. Bağlılık, bilinçsizliktir^.(syf:78)

^En kötü düşmanın kendi sinir sistemin^.(syf:89)

^Bilinçleninceye kadar asla başkaldıramayacaklar, ama baş kaldırmadıkça da bilinçlenemezler^.(syf:95)

^Özgürlük, iki kere iki dört eder diyebilmektir. Buna izin verilirse, arkası gelir^.(syf:106)

^Onlardan nefret ederek ölmek, özgürlük buna denirdi işte^.(syf:317)

                 DÜŞÜNDÜĞÜN        ZAMAN      ÖZGÜRSÜN




  





13 Aralık 2015 Pazar

Eylül Romanı

Mehmet Rauf'un Eylül adlı romanı Türk Edebiyatının ilk psikolojik romanıdır.
Mehmet Rauf (1874-1931) İstanbul’da doğmuştur. Soğukçeşme Askerî Rüşdiyesi’nden sonra Mekteb-i Bahriye’de okumuştur. (1884-1893). He­nüz on altı yaşında iken yazdığı Düşmüş adlı hikâyesi İzmir’de,  Halit Ziya’nın çı­kardığı Hizmet gazetesinde yayınlanmıştır. Daha sonra Mektep dergisinde, Edebiyat-ı Cedide kurulduğu zaman da Servet-i Fünun’da küçük hikâyeler, mensur şiirler, edebi makaleler yazmış, Servet-i Fünun’da tefrika edilen Eylül romanıyla ünü genişlemiştir. Meşrutiyet (1908) ten sonra deniz subaylığından ayrılarak hayatını yazarlıkla kazanmaya çalışmış, birçok hikâye, roman, piyes yazmış, südüğü maceralı ve dengesiz bayat sonunda yoksulluk içinde ölmüştü.

Mehmet Rauf

KONUSU:Eylül adlı romanda olaylardan çok, kahramanların iç dünyalarının anlatımına ağırlık verilmiştir. Romanda evli bir kadın ile evlerine girip çıkan genç bir akrabası arasında yaşanan yasak aşk anlatılır. Suad bir yanda kocasına duyduğu bağlılık ile diğer yanda Necib’e karşı duyduğu aşk arasında bocalar, çırpınır durur. Necib ise bir yanda akrabası Süreyya’ya duyduğu arkadaşlık, dostluk ile diğer yanda Suad’a karşı duyduğu aşk arasında bocalar. Mehmet Rauf, Eylül adlı romanında yasak aşktan kaynaklanan imkansızlıkları, bu iki aşığın psikolojik hallerini, kırgınlıklarını, kıskançlıklarını, sevinçlerini, heyecanlarını, vicdan azaplarını gerçekçi bir şekilde yansıtmayı başarmıştır. 
 ÖZETİ:  Suat Hanım ile Süreyya Bey beş yıldır evlidir. Bir yaz dönemi için Boğaziçi'nden küçük bir ev kiralarlar. Bu karı koca çok mutludurlar. 

Süreyya Bey'in arkadaşı Necip Bey, aile dostlarıdır ve sık sık onların evlerine gelmektedir. Bazı gecelerde de konuk olarak evlerinde kalır.

Necip, Süreyya Bey'in eşi Suat'a karşı derin bir saygı beslemektedir. Bu saygı, bir zaman sonra çok güçlü bir sevgiye dönüşür. Necip, bu sevgiyi kendi içine atar; kendi içinde saklar. Bir gün artık dayanamaz ve Suat'ın eldivenlerinden birinin tekini çalar. Aradan bir süre geçer ve Necip hastalanır. Bu hastalığın nöbetleri sırasında Necip, çaldığı eldiven tekini sayıklar. Bu durumu öğrenen Suat, eldivenin diğer tekini de Necip'e verir. Böylelikle her ikisinin de aşkı açığa çıkmış olur. Ancak iki sevgili de Süreyya'ya ihanet etmez ve bu aşk onların içinde yaşar. 

Günler geçer. Yaz bitmiş, kış gelmiştir. Tekrar konağa taşınan Suat ile Süreyya'nın evinde bir gün yangın çıkar. Suat evin içinde, alevlerin arasında kalmıştır. Necip onu kurtarmak maksadı ile cesurca eve girer; ancak her ikisi de kurtulamaz. Aşklarının onların içini yaktığı gibi alevlerin arasında kalarak can verirler.                                     



KARAKTERLER
SUAT:Kocası Süreyya Bey ile mutlu bir evlilik sürdürürken arkadaşı Necib Bey'e aşık olur.
SÜREYYA: Suat'ın kocasıdır.Karısını seviyordur.Dışa dönük musikiyi sevmez.Denize açılmak ve balık tutmayı sever.
NECİP:Otuz yaşlarında yakışıklı kibar ve zarif bir gençtir. Gönlünün aradığı kadını bulamadığı için evlenmemiş, romantik mizaçlı, yalnız yaşamaya, serbest kalmaya, gezip eğlenmeye alışmıştır. Temiz kalpli, dürüst, olgun ve duyguludur.Suat'a aşıktır.
HACER: Suat’ın görümcesidir.Bekâr bir kadın gibi davranan ve öyle görünen, fesat bir kadındır.Orta halli bir ailenin kızıdır.Neşeli kocasıyla uyumsuz kocasına karşı ilgisizdir.
GÖRÜŞLERİM:
Roman hakim bakış açısı ile anlatılmıştır.Roman Edebiyatımızın olgunlaştığı dönemde yazılmıştır.Samimi içten duygulara yer verilmiştir.Romanı okurken biraz sıkıldım doğrusu.Romanın ortalarında artık bıkkınlık gelmişti ama bir süre sonra akan duygu selinin içinde kitabı bitirdim.Kitabı okuyunca aşk kavramının değişimi göze çarpıyor,insanlar birbirlerini karşılıksız seviyorlar.Romanda betimlemeler mükemmel diyebilirim.Kitabı okurken yaşadım.Mehmet Rauf'un dünyasına girmeyi başardım diyebilirim.Bu romanda anlatılan aşk her yönüyle çıkmaza sürüklenen ve acı veren ancak tüm zorluklara karşı mutluluğu hissettiren özel bir güzelliktir.Romanda yasak aşk konusu işlenmiştir.Necib Bey yavaştan içinde büyüttüğü Suad Hanıma karşı olan ilgisini bastıramaz.Süreyya ile Suad'ın mutlu evliliklerini kıskanmıştır.Süreyya'nın çok şanslı olduğunu düşünmüştür.
Yaz sonrasında kış gelmiş ve Süreyya ile Suad yeniden konağa gelmişlerdir.Bir gün evde yangın çıkar Suad içerde kalır Necib cesur bir şekilde sevdiği kadını kurtarmak ister fakat ikiside içerde can verirler.Daha önceki romanlarda intihar girişimi ile son olurdu bu kitapta yangın-intihar girişimi ile son olmuştur.